Hasan Kevser’in Çırağı Yakın Etti Irağı

Gurbette yaşamak, gurbet acısı çekmek çok zordu. Hele insanoğlu kendi yurdundan zorla göç ettiriliyorsa, sürgün oluyorsa o daha da zordur. Acıdır, zehir zıkkımdır onun geceleri gündüzleri. Bu acıları bir nebze olsun bile gidermek, memleketten gelen dostlar giderebiliyorlar. Kimi kendisi ile birlikte getirdiği dostlardan selamlar, nameler, VCD, kasetler kimi de yayınlanan gazete, dergi ve kitaplarla günümüzü aydınlatıyorlar… Hasan Kavser Irak Türkmen Edebiyatçılarının Bayrak isimlerinden.

Şair, yazar ve araştırmacı olan Hasan Kevser bir eğitimci olarak bu defa Ankara’ya eğitim almaya gelmişti.” EĞİTİMİN YAŞI YOK YA” Bilkent’te muhtelif alanlarda açılan kurslara katılmak için gelen şairimiz elinde kendisinin ve diğer Türkmen dostlarımızın yayınlanan kitaplarından bizlere getirmişti. Bu vesileyle de bizim yurttan uzaklığımızı yakınlaştırmıştır.

 Türkmen hikâye, latife ve bilmecelerini kapsayan Hasan Kevser’in ÇIRAĞ kitabı 2002 yılında Kerkük’te yayınlandı.

Vaktiyle ibretli ve hikmetli konula önem veren merak saran ve bu uğurda çok emek harcayan adamın biri bir hâkimden insanlar hakkında şu soruyu sorar: Hocam, değerli üstadım, yeryüzünde yaşayan insanlar kaç çeşite veya kaç bölüme ayrılırlar?

Yıllar boyu insanlarla gününü geçiren ve ömrünü çürütüp, saç ağartmış hâkim sağ eline şakağına dayayarak derin derin düşündükten sonra: Bence insanlar üç çeşit’e veya sınıfa ayrılırlar:

1.Bir çeşit’i tıpkı yemek ve gida gibidir. Devamlı onlara ihtiyaç vardır onlarız yaşamak imkânı olmaz. Dolaysıyla her kes bu tür insanlara önem vermeli onlardan ötede kalmamalıdır Bu gibi insanlarla ilişkiyi kesmek akıl karı değildir.

2.İkinci çeşit ise, deva veya ilaç gibi olan insanlardır ki, devamlı onlara ihtiyaç duyulmaz. Ara sıra onlara yüz çevrilir her insan yalnız hastalığa tutulunca onlara başvurur, sağlık ve esenlik durumları yerinde olunca hatır hayala gelmez bu insanlar.

3.Üçüncü çeşit ise, bir dert bir illet gibi olan insanlardır. Birer bela ve felaket olan bu tür insanlardan her kes sakınmalıdır ve çekinmelidir. İşte esef edilecek bir şey varsa o da ne yazık ki, insanların çoğu bu çerçeve içindedir, İnsanların hayatlarını zehirleyen, dünyanın dengesini bozan bu tür insanlardır. İnan olaydım bu sınıf insanlar olmasaydı dünya cennet gibi olurdu. ne başta der ne gönülde hasret bulunurdu. Şunu da unutma ki, bu tür insanlar köklü bir eğitim görmemişler sağlam terbiye almamışlar tıpkı bahçıvansız bağ gibi ihmal olmuşlar. İşte onun için pürüzlü kusurlu yarım yamalak bir duruma gelmişler. Zira bakarsın bağ olur bakmasın dağ olur değil mi? Benim aziz oğlum.. Arapça’dan çevri yapılan bir Hakimin bu güzel hikmetli sözleriyle kitaba başlayan Hasan Kevser,.

İnsanoğlu’nun yaşamı boyunca görecekleri, karşılaşacağı olumlu, olumsuz yaşam duraklarıyla ilgili konuları vecizelerle, tavsiyelerle, yaşanmış hadiselerle yaşam dersi mahiyetinde olarak okurlarına bir demet kültür, edebiyat, folklor, gelenek ve görenek niteliklerini taşıyan bilgileri toplayıp sunan Hasan Kevser, bakış açısına göre hayat. Tecrübedir, denemedir. İnsanoğlu eskilerin tecrübelerinden, yaşamlarından der almalıdır. İyi yönleriyle yeni çağdaş düşüncenin orta platform bulmak ve onu hayata geçirmek okurların üstlerine düşen vazifelerden en önemlisidir.

 LATİFELER:

 Çürük ve adsız bir şair bir bilginin önünde övünerek:

-Ben Kabe’ye vardığımda tebrike divanımı orada Kara Taşa sürdüm. dedi. Bigin:

-Oğlum sen onu Zemzem suyuna sürmüş olsaydın çok münasip olurdu. Dedi.

***

Birinin dili pek uzun, çirkin bir karısı vardı. Bir gün karı hastalanır yatağa düşer kocasına:

-Kocacım, ben ölürsem senin durumun nasıl olur? Der. Kocası.

-Ya siz ölmezseniz benim halim nasıl olacaktı karşılığını verir.

***

Bir hırsız bir yoksulun evine girip aşağı yukarı ve her türlü oyan buyan etti ise de bir şey âline geçmedi. Umut kesip eli boş evden ayrılırken ev sahibi:

-Arkadaş lütfen baş kapıyı çıkarken bağla dedi. Hırsız:

Utanmaz herif evinden aldığım eşya karşılığı benden hizmet istiyorsun dedi.

***

BİRAZDA GÜLELİM

Bir şaşının önünde bir horuz duruyordu, Orada duran adamların biri şaşıya:

-Doğrumu, şaşı olan kimseler bir şeyi iki görürler? der

-Şaşı adama hiddetle:

-Şu tuhmet bize yalandır, eğer doğru olsaydı, şimdi ben şu iki horuzu dört görürdüm

***

Biri, bir din adamından:

– Sinek yenilir mi? Sormuş hoca:

– Eğer iştahın varsa, canın isterse yenilir efendim. Ama kıbleye doğru boğazlanması gerekir demiş

***

BİLMECELER

 Canı tahta, kolu sahta

Başın eğer direk döger

(Ağaç Tokmak)

***

Başı kes seleşi

Bacısıydan güleşi

(Terazi, Tartı)

***

Aslı dağdı yüzü ağdı

Yaşla işle güzel çağdı

(Tuğla, Kireç)

***

Sarı kökten sarıdır

Her insanın varıdır

(Öd)

***

Sair yazar dostumuz Hasan Kevser’in ikinci kitabı ise, Kerkük’te matbuat tarihi. Yazarı Salahattin Sakı Veli İnceleme ve takdim Hasan Kevser tarafından yapılmıştır. Arapça yazılan bu kitap, Kerkük’ün basım işlerinde ne kadar tarihe dayalı bir tarih zenginliği olduğunu gözler önüne seriyor. Aynı zamanda Kerkük’teki matbaaların isimlerini, yayınlanan gazete ve dergileri tarihlerini kaleme alarak saptanmıştır. Bu eser gerçekten de Irak’ta Türk varlığını yansıtan değerli bir belge olarak araştırma yapanlar için başvuracakları bir kaynaktır.

 

Şemsettin KÜZECİ

İÇİMİZDEKİ KERKÜK (2009) S, 434

***