İSMET İNÖNÜ KERKÜK VE MUSUL’U NASIL REDDETTİ
Dr. Şemsettin Küzeci
Büyük Önder Atatürk kalasaydı acaba Kerkük’ün şimdiki durumu aynı olur muydu? Diye çok kez düşünüyorum. Atatürk; Misak-ı Millinin hudutları içinde bulunan Musul ve Kerkük davasıyla yakından ilgileniyordu. Zulme ve katliama uğrayan Türkmenlerin haklarını sorguluyor hatta Kerkük ve Musul eyaletinin Türkiye’ye katılmasını kuvvetle istiyordu.
Mustafa Kemal bizzat Kerkük’ün sevilen ve tanınmış ailelerinden “Acemi Sadun Paşa” ve Cebbarilerle doğrudan doğruya irtibat halindeydi. Kerkük kalesinde tekke ve mescitleri de bulunan Seyyid Muhammet Cebbari, bölgenin bağımsızlığı ve halkın hürriyeti için yıllardır yoğun bir şekilde çalışıyordu. Mustafa Kemalin niyeti ve Türkmeneli hakkındaki düşünceleri, 1 Ağustos 1925 tarihinde Kerkük Kalesinde yaşayan Seyit Muhammed yazdığı mektep’te ortaya çıkıyor:
“…Muhterem Mücahit ve akrabalarına…
Memleketin ayrılmaz bir parçası olan Musul’un ahalisinin yakında kurtulacağına inanç ve güvenim tamdır. Çabalarınızda kararlı olmanızı, gelecekteki selamet ve saadetiniz adına hamiyetinize terk eylerim. Türkiye hükümetinin aidiyeti hasebiyle yakın gelecekten asla ümit kesmeyerek zulme karşı yüksek bir mücadele ruhuyla, aydınlık bir istikbal temini için, din kardeşlerimizin huzur ve saadeti için kıymettardır. Kurtuluş günleri yakındır. Kurtuluş günlerinin doğmasını sabırla bekleyiniz. Cenab-ı vacibul vücuttan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim.
Atatürk’ün düşünceleri bu istikamette olurken İsmet İNÖNÜ is, çok farklı bir şekilde düşünmüş, onu bu düşünceye sevkeden faktörün ne olduğunu bugüne kadar hiçbir Türkmen çözememiştir.
İŞTE BELGE
…Yıl 1945. Irak dışişleri bakanı Naci Şevketin yayınlanan tarihi hatıratına ibretle göz atıyoruz.
“…Başbakan Nuri Sait Paşa, Irak dış işleri bakanı Naci Şevketi huzuruna çağırıyor.
Türkiye”ye resmi bir ziyaret yapacağız, sen de bana eşlik edeceksin! Baş üstüne efendim! Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı muhterem Şükrü Saraçoğlu’ydu. Devlet töreniyle ve nezaketle karşılandık. Ankara’da ve Devlet konuk evinde misafir ediliyorduk. Akşamüzeri Nuri Sait Paşa bana ilk defa Türkiye ziyaretimizin maksadını anlatıyordu.
-İyi dinle beni Naci, Prens Abdulillah rahat durmuyor. Mutlaka kral olmak istiyor.
Kurmaylarımızla düşündük, ne yaparsak yapalım bizim Kuzey Iraktan Türk kimliğini silmemiz mümkün değil!
Bugün Türkiye’de munis bir iktidar var. Amma bir gün Türkiye’de bir yönetici çıkar ve Musul’u cebren elimizden alabilir. Bu nedenle biz Prens Abdulillahla konuşup karara vardık. Şimdi biz Musul vilayetini Türkiye’ye verelim. Ona karşılık da Türkiye bizim Suriye’yi işgalimize karşı koymasın… Böylece Prens Abdulillah Suriye’nin müstakbel kralı olur. Mekke emiri Şerif Hüseyin bin Ali’nin de rüyası gerçekleşmiş olur…! Böylece Kuzey Irak belasından da kurtulmuş oluruz…”
Ortadoğu’da harpsiz-darpsız bir hudut tashihi yapılacak ve Türkiye bu projeden en kazançlı devlet olarak çıkacaktı. Ertesi sabah Başbakan Saraçoğlu devlet konuk evine ziyaretimize geldi. Ona Türkiye’ye gelişimizin esas maksadını anlattık. Saraçoğlu çok sevindi.
—Biliyorum, Musul ve Kerkük misak-ı milli hudutlarımız içinde olup, Gazi paşanın da ısrarlı talepleri vardı! Dedi ve memnuniyetini izhar etti.
—Bu fevkalade teklifi Cumhurbaşkanımız İsmet paşaya bildireceğim…
Aynı gün Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanı Saraçoğlu cevabı getirdi. İfade ederken yaşadığı şaşkınlık, bizleri de hayrete düşürdü.
—Reisicumhur İsmet paşanın cevabını iletiyorum!
Türkiye devleti bu teklifi şiddetle reddeder… Böyle bir planın gerçekleşmemesi için de elinden gelen her şeyi yapacağından emin olabilirsiniz!
Musul’u reddettiler. Şerif Hüseyin bin Âlinin de hayalleri suya düştü. Türkiye ziyaretimiz başarısızlıkla sonuçlanmıştı…
Dün, İsmet İnönü, 1991’de dönemin Genelkurmay Başkanı’nın istifasına neden olan kriz ve I Mart 2003 tezkeresi’ni değerlendirmeyen Türkiye, Kuzey Irak’a girmek için, belki son önemli fırsatını kaçırdı. Hele ABD Başkanı Bush-Barzani görüşmesi ve Bush’un Barzani’ye başkan olarak hitap etmesi Türkiye’yi tamamen Kuzey Irak’a girmekten uzaklaştırmıştır. Diye düşünüyoruz.
Allah Türk’ü korusun…