CANIM ŞEMSETTİN, SENİ UNUTMAK OLUR MU?
Sen ne diyorsun, Güzel İnsan. Şemsettin’i unutmak, Kerkük’ü unutmaktır. Kerkük’ü unutmak, Azerbaycan’ı ve öz özümü unutmaktır. Bu mümkün mü? İnsan özünü ve Vatanını sadece ölürken unutur. Ama ben onu da yapamam. Diriyken (yani sağ iken) özüm, ölürken mezar toprağım ne sizleri ne Kerkük’ü unutmaz. Bunu böyle bilin:
Azizim ağlamazlar,
Gülerler ağlamazlar,
Kerkük’süz ölen kesin,
Gözlerin bağlamazlar.
Aziziyem soymayın,
Cellât derim soymayın,
Kerkük deyip ölürem,
Beni mezara koymayın…
Bu yoldan ötene bak,
Gönneyi ketana bak,
Gürbette gözün açma,
Açanda Vatana bak…
Kerkük’ün geceleri,
Banlamaz beceleri,
Ben yarımı çağırram,
Ses verir neceleri.
Canım, gardaşım, şimdi ben sizi unuttum mu? Martta benim 50 yaşında olan gardaşım öldü. Azerbaycan’a gettim, geldim. Gelenden sonra da başım karışdı, bir de senin kitabına yazı yazmadım ha, üzgünüm. Ama yazmağı da düşünürüm. Xalide xanıma, selamlar. Öptüm
Temmuz ayının 1-de gözü yaşlı Kerkük’ümde bir erkek çocuğu doğuldu. Hiç neyi ile başka erkek çocuklarından farklanmırdı. Annesi bağrına bastı, öptü, okşadı. Babası kurula baktı oğluna. Yüreğinden neler geçmedi! Bu oğlan Kerkük’ün adını dünyaya tanıtacak -dedi. Nerden bildi bu el boyda çocuğun Kerkük’ün adını dünyaya tanıtacağını? Baba bir de ona göre sevindi ki, Kerkük’ü düşmanlarden koruyacak bir asker geldi dünyaya… Babalar hassas oluyor. Gör nasıl bildi bu küçücük yavrunun geleceğini. Adını Şemsettin koydular… Şems oldu, ışık sacdı. Kerkük’ün yollarını ışıldattı, Kerkük’ün derdini dünyaya car etti. Kalbini Kerkük’ün yolunda mum gibi yaktı Şemsettin… Ve bu gün güzel Temmuz gününde -1 Temmuz’da onun 42 yaşı oluyor. Dün 1 Temmuz’u idi, bu gün yine -nin 1 Temmuz… Günler ne tez geçti. Hala Kerkük’ün hoş gününü görmedi, Erbil’de şenlikler düzeltmedi, Azerbaycanlı kardeşlerini bu şenliğe çağırmadı. Ne tez geçti bu kadar yıl? Hala umutla bakır yarınlara benim Şemsettin kardeşim…
Amma ne yapsın? İnsan umutsuz yaşar mı? Hayır, yaşamaz. Ve bir gün bir e-mail gelecek Azerbaycanlı dostlara: -Kerkük güzel günlerine kavuştu. Türkmeneli bayram libasına bürünüp, Erbil, Telafer sevinç içinde üzüyor. Gelin dostlar, gelin… Benim Türkmeneli’me -benim Kerkük’üme gelin. Sevincimden Sizlere pay vereceyim. Geleceğim, İnşallah, mutlaka geleceğim… Ve bu gün… Seni bağrıma basıp öpür, öpürem. Halide’min, Aybeniz’imin, yakışıklı oğlun “Yunus”ün gözleri aydın olsun. Halide’nin -can yoldaşının, ömür dostunun, doğum günüdür. Yürekten kutlarım. Gün o gün olsun, 100 yaşını Erbil’de, Kerkük’te geçirek. (Pazar günü Bursada olacağım, iki gün önceden kutladım…)
Kerkük çıkmaz başımdan,
Derdi çoktur yaşımdan.
Yazan oğul gerektir,
Neler geçmiş başımdan…
Erbil’de kız ağladı,
Yandı yarpaz ağladı.
Yiğit orada kaldı,
Kız gurbette ağladı.
Kerkük’üm ormanıynan,
Gül biçtim oragıynan.
Yad götürdü yarımı,
Gezirem soragıynan…
Kerkük’ün yolu harman,
Toprağı göze derman.
Yarım bir name yazmış,
Yarı dert, yarı derman…
Doç. Dr. Tamilla Abbasova
Azerbaycan, 2007