21. Alman-Türk Gazetecilik Semineri Antalya’da yapıldı

21. Alman-Türk Gazetecilik Semineri Antalya’da yapıldı

 Şemsettin KÜZECİ

     

 Türkiye’de gazetecilik mesleğine katkı sunmak amacıyla, Merkezi Almanya’da bulunan “KAS” Konrad-Adenauer-Stiftung Hamburg Alman-Türk Vakfı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile “Türkiye’nin Doğu ve Batı Arasındaki Aracılık Rolü” konulu 21. Alman-Türk Gazetecilik Semineri 60 gazetecinin katılımıyla 23-26 Mayıs 2007 tarihleri arasında Antalya-Kemer Majesty Mirage Park otelinde gerçekleşti.

21.Alman-Türk Gazetecilik Seminerine katılan Alman-Türk gazetecilerinin yanında Mısır ve Irak (Kerkük) ve Türkiye’nin bazı İletişim Fakültelerinin dekan ve öğretim üyeleri de katıldı.

Açılışta KAS ‘in Türkiye Temcilisi Jan SENKYR, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Turgay OLCAYTO, Alman-Türk Vakfı (DTS), Hamburg Dr. Mehpare BOZYİĞİT-KIRCHMANN ve Antalya Valisi adına Vali Yardımcısı Hüseyin Demirciler birer konuşma yaptı.

2 gün süren seminer’in birinci günün sabah oturuma Süddeutsche birim başkan yardımcısı Gazetesi Christiane SCHLÖTZER başkanlık yaptı. Yakındoğu Medyasında Türkiye ve AB müktesebatları, konusunda Mısır öremeğinde Mısır’lı Serbest Gazeteci ve Yazar, Mısır-Alman Kültür Merkezi Başkanı. Prof. Tarik BARY ve İsrail örneğinde Ynet, Rheinische Post, uvam Ortadoğu Muhabiri Dr. Gil YARON konuşmacı olarak katıldılar.

2.Oturum, İ.Ü. İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu KİHTİR’ın başkanlığında “Irak Krizine Çözümler –Farklı Bakış Açıları ve Ortak Hedefler” konusunu, Kerkük-Al-Irak Gazetesi Türkiye temsilcisi Kerküklü Gazeteci Şemsettin KÜZECİ, SCHACHT Hannoversche Allgemeine Zeitung Siyaset Redaktörü Dr. Daniel Alexander ve Vatan Gazetesi Diplomasi Muhabiri Zeynep GÜRCANLI ele aldılar.

Lübnan ve Filistin çatışmaları ve İran – Ortadoğu’da Türkiye’nin “yeni” bir dış ve güvenlik politikası mevcut mu? Konusunda Umman’dan Björn BLASCHKE ARD Radyosu Muhabiri, Milliyet Gazetesi Köşe Yazarı Semih İDİZ ve Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Tufan TÜRENÇ konuşurken oturum başkanlığını Frankfurter Rundschau Yayıncı Dr. Michael LÜDERS yaptı.

Akşam oturumunda AB Müzakerelerinde Kıbrıs Sorunu – Ara değerlendirmesi ve gelecekteki gelişmeleri ele alında. Oturuma Braunschweiger Nachrichten Baş Redaktörü Paul-Josef RAUE başkanlık yaptı. Konuşmacılar, TÜSİAD-Temsilcisi Brüksel, Radikal Gazetesi Yazarı Dr. Bahadır KALEAĞASI, Vatan Gazetesi Köşe Yazarı Dr. Cengiz AKTAR ve Berliner Gazetesi Muhabiri ve Serbest Yazar Bahçeşehir Üniversitesinden Dr. Günter SEUFERT konuşmacı olarak katıldılar.

Hararetli geçen ve ciddi tartışmalara neden olan seminerin ikinci günü, birinci “Türkiye’de Seçimler Öncesi – İç Siyasi Gelişmeler ve Beklentiler” konusu üzerinde Sabah Gazetesi köşe yazarı Emre AKÖZ,   Frankfurter Allgemeine Zeitung Siyasi Haber Redaksiyonu (Annesi Iraklı Arap olan) Dr. Majid SATTAR, Milliyet Gazetesi köşe yazarı Nail GÜRELİ ve Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Cüneyt ÜLSEVER konuştular. Bu oturuma Stuttgarter Nachrichten Baş Redaktör Yrd. Wolfgang MOLITOR başkanlık etti.

Seminerin diğer bir oturumu “Kafkasya ve Türkiye – Zor Arazide Komşuluk Siyaseti” konusunda Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Leyla TAVŞANOĞLU, Tiflis Georgien-News redaktörü ve yayıncısı Rainer KAUFMANN, Berlin DIE WELT Dış Politika Birimi Bşk. Yrd., Dietrich ALEXANDER konuşmacı olarak katıldılar ve bu oturuma Yeni Şafak köşe yazarı Ali BAYRAMOĞLU başkanlık yaptı.

Diğer önemli bir oturum da “Türkiye’nin Avrupa Sürecinde Medyanın Görevi” konususunda Almanya ve Avrupa Perlementosu Milletvekili ve Alman-Türk Vakfı Başkanı Vural ÖGER, Müslüman dünyasının örnek modeli Türkiye, Star Gazetesi köşe yazarı Mehmet ALTAN, DW TV, Serbest Gazeteci Gunnar KÖHNE ve Milliyet Gazetesi Editörü Ihsan YILMAZ Doğan SATMIŞ Sabah Gazetesi Şef Redaktör Yrd. Katıldı. Oturum Başkanlığını da Deutsche Welle Türkçe Yayınlar Yöneticisi Baha Güngör yaptı.

Seminer’in final oturumunda “Medeniyetler İttifakı Medeniyetler Çatışmasına Karşı – Dinler ve Medeniyetler Arası Diyalog Nereye Doğru İlerliyor?” konusu, International Crisis Group Türkiye Proje Direktörü, Gazeteci Hugh POPE, Newsweek Türkiye Ankara Temsilcisi Nur BATUR ve Gazeteci Dr. Friederich MIELKE konuşmacılar tarafından geniş perspektifte ele alındı. Bu oturuma Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı deneyimli gazeteci Oral ÇALIŞLAR başkanlık etti.

21.Alman-Türk Gazetecilik Seminerinde “Irak Krizine Çözümler –Farklı Bakış Açıları ve Ortak Hedefler” konulu oturumda konuşma metni ektedir.

Konu ile ilgili haber ve yortumlar:

http://www.bianet.org/2007/05/23/96492.htm

http://www.dorduncukuvvetmedya.com/dkm/article.php?sid=8502

http://www.kemergozcu.com/index.php?page=gundem_detay&tip=1&id=2301

http://www.kemergozcu.com/index.php?page=gundem_detay&tip=1&id=2321

http://www.kas.de/proj/home/events/44/12/veranstaltung_id-25690/index.html

http://www.jurnal.net/haber/index.htm

http://www.kemergozcu.com/index.php?page=turizm_detay&tip=4&id=2327

http://www.kemergozcu.com/?page=gundem_detay&tip=1&id=2318

http://www.avrasyagundemi.com/ haber

http://www.bizturkmeniz.com/tr/index.htm

http://www.kerkukname.com/article.php?id=1705

http://www.avrasyagundemi.com/ Şemsettin Küzeci’nin köşe yazısı

http://www.turkmentimes.net/Turkmen/wesima_articles/interviews-20070527-5412.html

http://www.kerkukfeneri.com/news.asp?Action=Read&hid=218

21.Alman- Türk Gazetecilik Semineri

“TÜRKİYE’NİN DOĞU VE BATI ARASINDAKİ

ARACILIK ROLÜ”

 Irak Krizine Çözümler –Farklı Bakış Açıları ve Ortak Hedefler

                                              Şemsettin KÜZECİ

(Kerkük Gazetesi ve Al-Iraq Gazetesi Türkiye Temsilcisi)

 23 – 26 Mayıs 2007

 Majesty Mirage Park

Sakıp Sabancı Caddesi

07994 Göynük

Kemer- Antalya

Tel: +90 242 815 22 44

Faks: +90 242 815 25 44

 

Salon: Odeon- Antalya-Türkiye

Irak Krizine Çözümler –Farklı Bakış Açıları ve Ortak Hedefler

 Şemsettin KÜZECİ

 GİRİŞ:

9 Nisan 2003 tarihinde son yüz yılda Ortadoğu’nun bir diktatörünü yok eden ABD ve müttefikleri, bu güne kadar Irak’ta asayişi, Kamu düzenini ve Iraklıların can güvenliğinin sağlamadığı bir gerçektir. Irak’ın kuzeyinden güneyine uzanan tüm bölgelerde kitlesel terör baş gösterirken, ABD destekli iktidar ise yalnız “Yeşil Bölge” de hüküm sürdürmektedir. Irak Parlamentosundan en son Federalizm ve Petrol yasalarının çıkması ile Irak’ta başarısız olan Maliki’nin Güvenlik planı sonucu Irak’ta Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında üçe bölünmesi öngören planı devreye girmiştir.

Plan, Bağdat’taki merkezi hükümetin, sınır güvenliği ve petrol gelirlerinin paylaşımı gibi ortak çıkarlardan sorumlu olmasını öngörüyordu. Ancak, Maliki ile Sadır gurubunun arsındaki anlaşmazlıklar hem hükümeti hem de Irak’ı çıkmaza götürdü. Irak hükümet kabinesinden 6 Bakanını çeken Sadır gurubunun isteklerini ne Maliki ne de ABD yerine getirdi. ABD Irak’ı bölmeye çalışıyor Sadır gurubu, Sünni Araplarla Türkmenler Irak’ın toprak bütünlüğü ve barışın sağlanmasından yana olduklarını her platformda dile getiriyorlar.

Bugün Irak, sözde demokratikleşme sürecinin en önemli aşamasını tamamlamış görünüyor. 2 seçim ve bir referandum sonucu ortaya çıkan tartışmalı Anayasa’da öngörülen 140. madde Irak’ı bir çıkmaza sürükleyeceği kaçınılmaz bir gerçektir. Şüpheli bir Referandumla anayasayı kabul eden meclis şimdi bu maddeyi nasıl uygulayacaklarını kara kara düşünmektedirler. Ve birçoğu bu yasanın biran önce yeniden düzenlenmesini istiyorlar.

ABD’nin Irak’ta estirdiği “Medya Terörü” yanında yüzlerce ölü, kaçırma olayları, asker, sivil, kadın, çocuk ve yaşlıların kimler, niçin ve neden öldürülmelerine dünya sessiz kalmış ABD ile müttefikleri de “Çıplak Kral” gibi Irak halkının yeraltı kaynaklarını boşaltmaya çalışıyorlar.

Bugün Irak tamamen kontrolden çıkmıştır. Savaşın başından bugüne kadar ölen sivillerin sayısı “Bir Milyon”u aşmıştır. Mülteci durumda olanlar ise “5 Milyon” civarındadırlar.

Bu gerçekleri gören ve birebir yaşayan Iraklı medya mensupları, ABD gücünün arkasına saklanan Irak iktidarı’nın ve ABD ve müttefiklerinin baskılarına karşı koymakta çok zorlanıyorlar. Doğru dürüst, tarafsız ve objektif bir şekilde haber ve yorum yapamıyorlar. Irak’ta gazeteciler, ABD’nin uyguladığı sansür ve kısıtlanmış Basın özgürlüğü, Irak’taki basın ve medya mensuplarını çileden çıkarmaktadır. Irak’ta gazetecilik yapmak adeta “Ateşten Gömlek Giymektir.” Her gün 2 gazeteci, birkaç kameramanın kaçırıldığı, ölüm haberleri veya TV ile gazetelere yapılan ABD baskınları, sözde dünyanın süper gücü ABD’nin demokrasi, anlayışını bir kez daha gözler önüne sermektedir.!

ABD, Kürtlere her türlü siyasî, askerî ve malî desteği vermekle birlikte, yüzyıldır hayal ettikleri bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına kolaylık ve imkân sağlamıştır.

İran, Şiilerin her kesimine ayrı ayrı destek verip ve nüfus üstünlüklerini kullanarak Kürtlerin dışındaki bölgelerde Irak’ın hâkimi durumuna geçmişlerdir. Şiilerin politikalarında Irak’tan çok İran’ın menfaatleri korunmaktadır.

Sistemin dışında kalan Sünni Araplar, muhalefet etmekte onlara yarar sağlamayınca Anayasa’da yer almak için 2006 Ocak seçimlerine girerek, çözümsüz denkleme dâhil olmuşlardır.

Irak, Osmanlı Devletinden koparıldıktan sonra, 1920’den bu yana Irak’ta Etnik temizliğe ve haksızlıklara uğrayan en çok Türkmenler olmuştur. ABD işgali sonrası da yönetimden dışlanmışlardır. Yeni hükümette hak ettiklerini kazanamamışlardır. Meclis’teki temsil hakları yetersiz olunca da birçok komisyonda söz sahibi olamamışlar. ABD ve Müttefikleri tarafından ararlarına nifak tohumu ekilerek kardeşi kardeşe öldürterek, Tuzhurmatu, Kerkük ve Telafer’de, katliamlara, demografik yapı ve kimlik değişimine maruz kalmışlardır.

Irak’ın tahıl deposu ve sert direnişçi özelliğine sahip olan Telafer, Kürdistan Devletinin kurulmasına büyük engel teşkil etmektedir. 600.000 Türkmen nüfuslu, 70 aşiretten oluşan Telafer’e karşı ABD, KDP ve Irak muhafızların saldırılarının yanında Suriye’den Tekfiriler, Suudi Arabistan’dan Vahabiler, İsrail’in Mossad’ı, ABD’nin CIA’si, İran’da yetişen Bedir tugayı, Sadır’ın Mehdi Ordusu ve Saddam’ın Basçıları tarafından sinsi oyunlara hedef olmuştur…

Irak Anayasası’nın 140. Maddesi tuzağı Kerkük’ün kaderini belirlemeye oynanan en kirli oyunlardan birisidir. 9 Nisan 2003 öncesi resmi kayıtlara göre 803.000 nüfusu olan Kerkük, bugün şişirme nüfusla 1,5 Milyon’a aşkın nüfusa sahibi olmuştur. Erbil, Süleymeniye, Dohok, Zaho, İran, Suriye, Türkiye ve Avrupa özellikle de İsveç’ten Kerkük’e yerleştirilen Kürtlere iş, aş ve sağlık hizmeti sunmakta, yetkililerin şikâyeti had sayfayı aşmıştır. Bu ithal Kürtlere nüfus cüzdanı vermeyen Kerkük Vatandaşlık Müdürü Nazım El-Ubaydi ve Kerkük’ün 24 devlet dairesinden tek bir dairesi Türkmenlerin kontrolünde olan Kerkük İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim İsmail Tuzlu, diplomasız Kürtleri öğretmen olarak tayin etmeyince her iki daire müdürü Kürt guruplarca güpegündüz insafsızca şehrin ortasında katledilmişlerdir.

2003’TEN SONRA KERKÜK

9 Nisan 2003 tarihinde Amerikan Askeri başkent Bağdat’ı ele geçirmesinin ertesi günü Musul ve Kerkük’e giren Kürt Peşmergeleri Irak ordusunun dağılmasıyla her iki şehri çatışmadan ele geçirdi.  19 Mart 2003 tarihinde Ankara’da ABD, Türkiye, KDP, KYB ve ITC tarafından imzalanan Kerkük’e ABD askeri dışında her hangi bir milis gücün girmesini yasaklayan anlaşmaya aykırı bu hareket ABD tarafından engellenmedi ve böylece Kerkük’e ilk etapta 10.000 Peşmerge girdi. Peşmerge silahlıları tüm resmi ve kamu binalarını işgal ederek nüfus kayıtları ve tapu sicillerini yağmaladılar. Ayrıca, şehrin tüm gıda ve temel ürünleri depolarını Süleymaniye ve Erbil’e taşıdılar. Kerkük şehir tedricen ve tamamen Kürt yönetimine geçti.

Kürt Peşmergeler Eğitim dairesi hariç şehrin tüm müdürlüklerini kontrol etmektedir. Kürt yöneticiler şehirde mevcut kamu ve sivil kuruluşlarına Erbil ve Süleymaniye’de merkezleri bulunan “Kürdistan” başlıklı alternatifler yaratarak esnafı, mesleki kuruluşları ve kitle kuruluşlarını bölmeye çalıştılar.

Şehrin Polis müdürü, Güvenlik komutanı, acil müdahale birimi komutanı iki Kürt partisine mensup Kürtlerdir. Peşmerge şehir içinde ve çıkışlarında kontrol noktaları kurarak halkı günlük olarak taciz etmektedir. Türkmen ve Arap semtlerine düzenli arama tarama hamleleri yapılmakta, hanelere tecavüz edilmekte ve insanlar tutuklanmaktadır. Bugüne kadar Kürt peşmergesi tarafından tutuklananların sayısı 600’ü geçmiştir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları heyetinin de tespit ettiği bu tutuklular şehirden çıkarılarak Akra, Erbil ve Süleymaniye zindanlarında yatmaktadır.

Kerkük’te insan hakları ihlallerine gelince; Saddam zamanında rejimin Araplaştırma çerçevesinde el koyduğu Türkmenlere ait Kerkük arazilerini tekrar sahiplerine iade etmek için Irak’ta “Mülkiyet ihtilafları Komisyonu” Kuruldu. Bu komisyona Türkmenler 41 bin dosya takdim ederek müracaatta bulundular. Kürt siyasi tarafların engellenmesiyle bu komisyon bugüne kadar şikâyetlerin sadece %10’una bakabildi ve işleme alınan dosyaların sadece %10’u sonuçlanmıştır.

Kürt yetkililer bu ihtilaflı arazileri ve buna ilaveten Hazine arazilerini parselleyerek Kürt göçmenlere dağıttı. Kerkük Valisi, Belediye Başkanı ve diğer teşkilatlarda Kürtler bulunduğu için Türkmenler şikâyet merciinden mahrum kaldılar. Kerkük’te bugüne kadar Kürt Peşmergesi 300 000 parça silah bulundurmaktadır. Bu da halkı birebir tehdit algılamasına yol açmakta ve demokratik süreci menfi şekilde etkilemektedir.

Barzani kontrolünde olan Erbil şehrinin hapishanelerinde bulunan Türkmenlerin sayısı 4237 toplam tutukludan 658’si Türkmen’dir.  KDP ve KYB uygulamalarına karşı gelen Basın mensupları, edebiyatçı ve sanatçıların sayısı da 357 tutukludur.

Telaferli Türkmen Tutuklu Hasan Salih ABBAV (31) 4x5m bir odada 35 kişi kalıyoruz. Ne yemek ne içecek doğru dürüst bir şekilde veriliyor. Ne de sağlık hizmetleri sunulmaktadır. Kötü muamele ise, her gün her saat başı boşu boşuna uygulanır. 9 Nisan 2003 ten sonra Erbil hapishanelerinde ölen Türkmenlerin sayısı yaklaşık 250 ‘ye yetişmiştir. Bir odada 25 Türkmen benimle bulunmaktadır. Diyor.

Türkmen İleri gelenleri çeşitli suikast sonucu öldürüldü. Kerkük İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim İsmail TUZLU ve ITC Kerkük sorumlusu Mustafa Kemal Yayçılı, ITC Musul sorumlusu ve 4 yönetim kurulu üyesi, Albay Sabah Karaaltın, Kerkük Nüfus ve vatandaşlık daire Başkanı Albay Nazım El-Ubaydi. Türkmen Meclis Üyesi Sabah Ketene, ITC Koordinatörü Yaşar Cengiz ve daha niceleri…

Türkmen İş adamlarına yönelik kaçırma olayları sonucu Türkmenlerden 20 Milyon dolar haraç alındığı tespit edilmiştir. Ve birçoğu Irak’ı ederek Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye yerleşmişlerdir. Ve Avrupa’ya gitmek için yüzlercesi BM’lerin ofislerine başvurmuşlardır.

Kerkük’ün Türkmen Bölgelerinde gizlice sayım yapan KDP ile KYB güçleri Türkmen hanesini formlardan kaldırmıştır. Buda Türkmenlerin Kerkük’ten kimliklerinin silinmesi anlamına gelmektedir.

IRAK KRİZİNE ÇÖZÜM

  • Öncelikli BM, komşu ülkeler Arap dünyası ve Türkiye’nin Irak’ın yapılanmasında aktif rol oynaması gerektiğini, bunların yanında derhal ABD’nin Irak’tan çekilme takviminin belirtilmesi,
  • Irak’ta milis güçlerinin bir an önce silahı bırakmaları, bunun da gerçekleştirilmesi, Irak’taki siyasi partilerin işbirliğiyle sağlanabilir.
  • Irak Parlamentosu tarafından hızlı ve şüpheli bir şekilde çıkarılan ve onaylanan Irak Anayasasındaki ihtilaf yaratan maddelerin askıya alınması, özellikle de Federalizm, Petrol ve Kerkük referandumu ile ilgili 140. Madde’nin gözden geçirilmesi,
  • Yabancı kimliklerin ve Terör örgütlerin derhal Irak’ı terk etmeleri konusunda ABD ile Irak hükümeti tarafından yeni acil eylem planının devreye koyulması gerekmektedir.
  • Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak, barış ve güvenliğin sağlanması için derhal BM denetiminde Arap ve bazı tecrübeli ülkelerden oluşan bir barış gücünün Irak’ta görev başlaması,
  • Irak’ta BM, uluslararası örgütlerin ve hakem yapabilecek ülkelerin denetiminde öncelikli yeni bir sayım ve Irak’ın bütün guruplarının katılımıyla seçimlerin yeniden sağlıklı bir şekilde yapılması gerekmektedir.
  • Bölge ülkeleri tehdit eden ve Ortadoğu projesi adı altında büyük Yahudi devletinin kurulmasının ön ayağı olacak Irak’ın Kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasının önlenmesi,
  • Dünyanın %4,5 ve Irak’ın %45 petrol rezervlerine sahip olan Kerkük şehri, bir küçük Irak şehri olarak statüsünün korunmalı. Ya özel statü ya da merkezi hükümete bağlı olmalı,
  • Kerkük-Musul konusunda imzalanan 1926 Ankara antlaşması Türkiye ABD ve müttefikleriyle birlikte yeniden masaya yatırıp konu uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmeli,
  • Türkiye’nin Terör örgütü PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonu, amacının dışına çıkarsa çözüm getirmeyeceği ve bir yeni kaosun yaratılması olasılığı şüphesizdir.

Kerkük Kürdistan’a dâhil olduğu halde ne gibi tehlikelerin getireceğinin Türkiye farkındadır. Bu nedenle Türkiye’nin askeri kanadı ve MİT Müsteşarlığının mevcut hükümete vermiş olduğu uyarı raporları Türkiye’nin teyakkuz halinde olmasını sağlamıştır.  Kerkük sadece mevcut hükümetin değil, bütün Türkiye’nin hatta dünyasının önemli meselesidir. 3. dünya savaşının başlangıcı niteliğindedir. Ve diye biliriz ki Kerkük Türkiye’nin Fay hattıdır ve sigortasıdır. Bu konu başta BM ve Uluslararası gözlemcilerin denetiminde hem hukuk çerçevesinde hem de uzlaşmayla masada çözülmesi bütün tarafları tatmin edecektir.

Önümüzdeki günlerde Türkiye’de yapılacak olan genel ve cumhurbaşkanı seçimleri sonucu, kurulacak olan yeni hükümet hem Kerkük ile ilgili hem de Türkiye’nin dış politika konusunda inandırıcı ve ciddi anlamda adımlar atmaları müttefikleriyle de uzlaşma sağlayarak, bölgeye istikrar ve huzur getireceğini düşünüyorum. Böylesi bir tavır Irak’taki siyasî tarafları rahatlatır ve Türkiye’nin kalıcı iradesini de yansıtacaktır. Saygılarımla…

Kerkük Gazetesi, Ankara 2007