Sanat Hayatının 50. Yılında
Şair-Yazar Salah Nevres’in “Onur Günü”
Dr. Şemsettin Küzeci
Kadir Dervişoğlu: Merhaba sevgili edebiyatseverler. Irak Türkmen Edebiyatının Usta kalemi Şair Salah Nevres’in Edebiyat Kültür ve Sanat Hayatının 50. Yılı münasebetiyle düzenlediğimiz “Onur Günü” ne hoş geldiniz şeref verdiniz. Onur Günümüzü Molla Sabah Hürmüzlü’nün okuyacağı Kuran’ı Kerim’den ayetlerle başlıyoruz… Ve Şehitlerimiz için bir dakikalık Saygı Duruşu ve Fatiha Suresinin okunmasına sizleri davet ediyorum… Foto No: 1
Teşekkür ederiz. Şimdi ise, Onur günümüzü yönetmek üzere Işık Grubu Başkanı Gazeteci-Yazar Dr. Şemsettin Küzeci’yi davet ediyoruz.
Şemsettin Küzeci: Sayın Meslektaşım Kadir Dervişoğlu’na teşekkür ederim. Öncelikle tekrar hoş geldiniz. Toplantını gündemine uygun olarak yönetmeye çalışacağım. Panel’in yöneticisi olarak, soru cevapla başlamak istiyorum. Ama sohbet havasında geçmesini dilerim.
Arkadaşlarda Üstat Salah Nevres’in şiirlerinizden bazı örnekler hazırlamışlardır. Üstat salah Nevres’in özgeçmişinden kısa da kendisinden dinlersek daha da uygun olur bence. Hiç zaman kaybetmeyelim. İster Irak içinde isterse de Irak dışında olsun Kerkük’ün yıldızlara kadar uzanan bir parlak olan Salah Nevres, Irak Türkmen Edebiyatının önemli temsilcilerinden biridir. Özgeçmişini kendisine bırakıyorum. Yurt dışına çıkmadan önce Iraktaki faaliyetlerinizden, TV’lerdeki çalışmalarından kısaca bilgi verirseniz seviniriz. Foto No: 2
Salah Nevres: 4 Nisan 1941 yılında Kerkük Musalla mahallesinde dünyaya geldim. Çocukluğum, gençliğim o samimi Türkmen mahallesinde geçti. Orada hoyratlar, besteler, tapmacalar, bulmacalar, masallar, fıkralar dinledik. Özümüzde dilimizi de sözümüzü de sevdim. Bizim bir kurumumuz olmadığı için dilimize hizmet eden ve dilimizi öğrenecek bir yerimiz bulunmadığı için kendimiz yani öz başımıza özümüzü öğrettik. Öğretimimiz özel oldu. Sadece ben değil, bütün ebediyatçılarımız, özümüz özümüzü öğrettik. Hatta ben yeni Türkçeyi öğrenmeye başladım. Sözlük olmadığı bazı kelimeleri gazetelerden, dergilerden çıkarırdım. Türkiye’de tahsil gören bir arkadaşa rastladığımda bilmediğim kelimelerin anlamını sorardım. Yani bu şekilde şiir yazmaya başladık.
Tabi ben çok yönlü çalıştım. Yalnız şiir değil, makale ve kasidelerden de yazdım. Değerli hoca efendiler için kasidelerde yazdım. Folklorumuza, edebiyatımıza hizmet olsun diye hoyratlar da besteler yazdım hiçbirinde adım geçmedi.
Edebiyat hayatım şiirle başladı. Ama şiirin yanı sıra piyeslerde yazdım. 1969’da Türkmen milli takımının kuruluşunda bir katılım oldu ve öncülük yaptım. O takıma ve piyesler yazdım o sıralarda. Bildiğiniz duyduğunuz “tembel Abbas”, “Pazar ağası”, “Muçala”, “Yarasa”, “Yolcular”, “Son Yaprak”, folklor Skeçleri ve sanatçılarımız için bazı Güfteler de yazdım. Abdülvahit Küzeci, Mehmet Rauf, Yılmaz Erol, İbrahim Rauf, Yasin Yahyaoğlu ve şuanda isimleri aklıma gelmeyen çok sanatçı var, onlardan özür dilerim. Yıllar geçti o ürünler milletimizin gönlüne yerleşti. Dini şiirlerim başta değerli kardeşim Hac Sabah Hürmüzlü olmak üzere birçok Kuran okuyucuları tarafından okunmuştur. Foto No: 3
Amacım neydi biz hep bir yol kapı pencere aradık milletimizin için çıkar yola, çünkü o zamanlar sansür boğmuştu bizi. Hatta ben o zamanda yayınlanan kitaplarımı şimdi tekrar yayınlayacağım. Çünkü onlar sansür süzgecinden geçti. Çok yeri kesip çizdiler, çok yeri de değiştirdiler.
Milli takım kurulduktan sonra çok çalıştık. 2-3 yıl sonra üzerimize çok baskı kuruldu, bazı şehitler verdik. Onlardan Hüseyin Demirci “Tembel Abbas” ı idam ettiler. Ardından da bu takımı dağıtmak zorunda kaldık. Yoksa daha çok Türkmen gencinin kanı akardı. Ama benin umudum çoktur ki, yeni edebiyatçılarımız genç sanatçılarımız o takımı yeniden kurarlar.
1959’dan 1998’e kadar ben çile doldurdum. Durmadan yazdım hepsini beni tanıyanlar çok iyi bilirler. Ne yazdım ne çizdim ne neşrettim. Şahsi menfaat beklememde ve hepsi milletimize armağandır. Çünkü biz millet olarak özel bir statümüz var. Özel bir durumumuz var. Fedakârlık lazımdır. Her şeyde parayı düşünmeyeceksiniz. Para kazanmak herkesin hakkıdır. Ama bu meseleler bu değer meselesidir. Parayla ölçülemez. Yani millete hizmet demek insanın en büyük bahtiyarlığıdır. Ben çok bahtiyarım. Çünkü milletime hizmet edebildim. Ve daha da hizmet edebilirim… Bunları yurtdışına çıkmadan önceki faaliyetlerimden kesitler idi.
1998’de malum nedenlerden dolayı yurtdışına çıktım. İstanbul’da bir yıl kaldım. O bir yılda arkadaşım Suphi Saatçi ile değerli abimiz İzzettin Kerkük ile birlikte şimdiye kadar devam eden Kardaşlık dergisinin yayınlanmasında katkım oldu. Ondan sonra eserlerimi hep orada yayınladım. 1999’da Türkiye- İzmir’de kurulan Kıbrıs Balkanlar Avrasya Edebiyat Kurumu “Kibatek” in ilk Sempozyumuna katıldım. Irak Türkmen edebiyatı ile ilgili bir tebliği sundum. Hem de şiir gecesine katıldım. Orada birçok Yazarlar, edebiyatçılar bulunmaktaydı. Türkmen şiirinde parçalar telaffuz edildi. Pencere başlıklı şiirimi okuduğumda çok beğeni kazandı.
PENCERE
Pencerede buğu bulut mu bilmem
Yağmur suladıkça yamaç ağara
İçimde çırpınır yorgun mağara
Acılar dikit mi sarkıt mı bilmem
Pencereye konar antika bir kuş
Yaldızlan çalar cam üzerinden
Pençeleri altın gagası gümüş
Çamaşır götürür dam üzerinden
Pencerede perde örümcek ağı
İçimde takvimin kurşun yaprağı
Saçsız sevgilimin tahta tarağı
Renkli mi, saydam mı, soyut mu bilmem
Pencerede erir koca buz heykel
Aktıkça karışır gözüm yaşma
İçimden uzanır yemyeşil bir el
Menkıbeler kazar türbem taşına
Ölmez oldum artık gel sevgilim gel
Bu şiir Fransız edebiyat dergisinde Fransızca tercümesi yayınlandı. Bunlardan bazıları Kardaşlık dergisinde geçti. 2004 yılında Kibatek’in Hizmet Ödülünü aldım. Bu ödül, Türk Diline ve Edebiyatına Hizmet edenlere bir heyet tarafından her yıl verilir. Ödül, Avustralya Melborn’de Batı Trakyalıların derneğinde Türk konsolosu Hasan bey’in himayesinde düzenlenen törenle verildi. Avustralya basın da bu habere sayfalarında geniş yer verdi.
Ben Yurtdışına çıktım. Ama Türk edebiyatının hoyratından her ürününü elimden geldiği kadar tanıtmaya seferber oldum. Herkese tanıttım hatta Avustralya’nın edebi kurumlarında bile fırsat oldukça yarım yamalak İngilizcemle veya tercüman oğlumla sadece eserlerimi değil Kültürümüzü ve varlığımızı tanıttım.
Şemsettin Küzeci: teşekkür ederiz.
Onur Gününün düzenlenmesinde bir takım yayın kuruluşlarımızın da destekleri vardır. Bu bağlamda Kale gazetesi, Türkmeneli gazetesi, Yıldız dergisi ve Zeheb El-Esvet gazetelerine de teşekkür ederiz. Sağ olsunlar. Her zaman destek olmaktadırlar.
Üstat Salah Nevres özgeçmişinden kısa bir şekilde konuştu. Türkiye’de ve Avustralya’da yaşadıklarını anlattı. Şimdi Üstat Salah’ın edebi hayatına geçmek istiyoruz. Ne şekilde edebiyata atıldı. Hangi şairin etkisi altında kaldı. Hangi şairlerden ilham aldı. Çağdaş edebiyatımızdaki basamak basamak yükselmesinin arkasında neler vardır. Onu kendisinden dinleyelim.
Salah Nevres: Edebiyata fıtrattan başladım. Yani başlangıçta konuştuğum gibi o samimi Türkmen mahallesinde büyüdüm. İşte orada özümüzü de dilimizi de sevdim. Hatta hiçbir şairin etkisinde değildim ve Türkçeyi de iyi bilmediğim zaman yerli Türkçeyi kullandığım bu şiiri yazdım.
“Akşam olur yol başına çıkaram,
Köyden gelen nazlı yâre bakaram”
İşte kart postal gibi olan bu şiirim Mehmet Kalayı tarafından bestelenip ve okundu. Bu arda Kerkük katliamı gerçekleşti. Beşir gazetesi ilk kıvılcım idi. Bütün bugünkü genç Türkmen edebiyatçıların hayatını Beşir gazetesi yayınlıyordu. Birkaç sayı çıktı. Daha sonra kapatıldı. Beşir’in 26 sayısı çıktı. Haftada bir çıkardı. Ondan sonra Bağdat’ta Türkmen Ocağı kuruldu. Rahmetli Abdullah Abdurrahman başkanıydı. Kardaşlık dergisi çıktı.
Kardeşlik dergisi tek dergimiz idi. Başka yoktu ve o hepimize zemin hazırladı. Hepimizin bir okulu bir mektebi oldu. En iyi kalemler orada yazdı. Orada gençlerin yoluna ışık tutuldu. Herkese hürmetim sonsuzdur. Şimdi incelemedim orada burada gördüm ki, Türkmence bazı dergi, kitaplar yayınlanıştır. Hepsi hoşuma gitti. Ama karaladığımız zaman bakıyoruz çok insanı tatmin ediyor. Ricam genç edebiyatçılara çok okuyun az yazın.
Edebiyatçılarımız Fransız, İngiliz ve Dünya edebiyatını okumalıdırlar ki, kendi edebiyatımızı ayakta tutalım. Yazılı ve sözlü edebiyatımızın önemli bir türü olan hayrat başta gelir. Bu usullerden sonra Matallar, tapmacalar, atasözleridir. Her şair hoyrattan başlar. Hoyrattan sonra yazılı edebiyata geçmek lazım. Şiir yazmak, şiiri yaşatmak, şiirimizi devam ettirmek lazım. Öncelikle milli veznimiz hece vezni yanında serbest tarzda da şiir yazıyoruz.
Her şeyi yazarız önemli olan bizim rengimiz olsun içinde. Ben Türkiye’de yazdığım bir şiirimde bir şiirin sonunda ‘’O ben değilim. O ben şuan Kerkük’te çırpınır kurna bucakta’’ bir Türk şairi bana dedi bu kurna bucak ne demek. Dedim köşe demek dedi neden köşe yazmıyorsun dedim çünkü biz kurna deriz. O yüzden köşe yazmıyorum önemli olan eserlerimizde imzamız olsun bizi meydana koysun. Bu çok önemlidir. Başkalarını taklit etmekle bir yere varamayız.
Şemsettin Küzeci: Küp dolmayınca taşmaz? Bu sizin sözünüzdür: Bu sözü biraz açıklar mısınız?
Salah Nevres: Genç edebiyatçılarımıza sanatçılarımıza deminde söylediğim sözün devamı olarak, çok okumak lazım. Özümüz dolmasa coşmayız. Ne zaman özümüzü doldurdum o zaman coşarım. Şimdikiler soruyor benden bu piyesleri nasıl yazdınız diye. Ben ondan önce İsmet Hürmüzlüye buradan selam gönderiyorum kendisine. 1960’ta piyes yazmaya başladım. Ben çok piyeslerde oyunlarda başrol oynadım. Milli takım zamanı benim bir bikrimim vardı. Çok okudum. Ne korni, ne morni İngiliz Rus yazarları elimize düştükçe okurduk. İsmet Hürmüzlü her geldiğinde tatillerde oradan konservatuarın kütüphanesinde işimize yarayan kitapları getirirdi. Hepsini incelerdik insan zaman zaman özünü doldurmazsa küpte coşmaz, küpü dolduracaksın. Sonra soğuk güzel su coşacak… İnsanlar da içecekler…
Şemsettin Küzeci: Evet, Üstat Salah Nevres şarkı sözlerine ne şekilde başladı?
Salah Nevres: O başka bir konudur. Şarkı sözü çok yazdım. Galiba 100’den fazla yazdım. Şimdi değerli sanatçı Mehmet Rauf yazdıklarımdan bir şeyler okuyacak ama inanın ki, o şiirleri kitaplarıma almadım. Çünkü şiir vicdandan kopan bir duydu, gerçek bir duygudur. Ama bu şarkı sözü yazamadan evvel, ritimli olmasına dikkat ederim. Okuyanın çenesinde rahat otursun. Dinleyenin kulağına batmasın bestecinin tellerinde kolayca tellensin. Bunları düşündükten sonra iş şiirden çıkıyor. Onun için hiçbir güftemi şiir kitaplarının içine koymadım. Ayrıca bir kitap halinde o şiirleri özel olarak hazırladım. Kısa zamanda bastırmayı düşünüyorum.
Bu ne gül be ne çiçek şiir konulacak
Şemsettin Küzeci: Milli takım hakkında biraz konuşalım. Milli takımı ne zamana ve hangi şartlar altında kuruldu? Milli takım içerisinde rol aldınız ve ciddi bir şekilde faaliyet gösterdiniz?
Salah Nevres: Ben ve benim gibiler daima bilirdik bir sahneye bir edebi topluluğa bir stüdyoya ihtiyacımız olduğunu. Çünkü milletler sanatıyla, edebiyatıyla, kültürüyle ayakta durur. İsmet Hürmüzlü beyle bu tiyatro takımını bu yüzden kurduk. 1966-67 yıllarında İsmet Bey okulu bitirdi. Irak’a döndü Kerkük İl Milli eğitim Müdürlüğünde bir yıl Muderrip oldu. Daha sonra burada umutlarını gerçekleştiremediğini gördü, çekti temelli olarak Ankara’ya gitti. Biz açıkta kaldık…!
Takım olarak kalamadık. 1969’da duydum ki Celal Vandi güzel bir müzik topluluğu kurmuş. İmarat Hanifi var Ahmet Ağada orada bir oda tutup çalışmalarını yapıyorlardı. Ve ben gidip onu gördüm tanıştım. Baktım çok güzel şeyler yapıyorlar. 2 grup olarak, Klasik sanat müziği diğer grup saz çalıyordu, güzel bir koraları vardı. Sabah Sait bir milli oyunlar ekibi kurmuştu. Hatta Kazım Reşat’ta içindeydi (Türkçenin Abisi) Oda halay takımındaydı çok hoşuma gitti. Düşündüm ki, müzik hazır, halay ekibi hazır, bizde hazırız, tiyatroda hazır. Hepsiyle konuştum dedim milli takım kurmak istiyorum ne diyorsunuz. Hepsi çok beğendi hatta rahmetli Kahtan Hürmüzlü bizimleydi. Resmi yere ihtiyacımız vardı. Resmi stadımız olmasa faaliyet yapamayız.
Kızılay’da Cemiyeti Başkanı Salahattin Bey ile görüştüm. Söyledim bize yer ve resmi Sahna lazım. O da ne düşündüğümüzü sordu bende hepimiz üye olalım cemiyete Kızılay’la taşınalım ve cemiyetin Sanat çalışmalarında yer alalım. Faaliyete başlayalım. Milli takımı böyle başladı. Kerkük’te, Bağdat da Telafer’de Musul’da ve birçok yerde faaliyetimiz vardı ama sonra göze battı.
Tembel Abbas rolünü oynayan Hüseyin Demirci’yi şehit ettiler. Onu şehit olduktan sonra, baskılar daha çok arttı. Tutukladılar gözaltılar oldu. Emniyete götürdüler, evleri bastılar. Biz de düşündük en azından geçici olarak takımı kapatalım bunun yanı sıra tabi sadece takım değildi. Bağdat’a giderdik devamlı Türkmen radyosu için temsiller yapardık. Ben o zamanlarda radyo için çok temsiller yazdım “adam sarrafı” ve “Düşkünler” gibi…
Milli Takımı Kurucularından Halit Bozkurt:
Büyük tatilde giderlerdi. Bizi götürmezlerdi. Oradan başladı. Genç halay takımı tabi baskı altında geceler yapardık. Halay takımına rahmetli Hürmüzlü de gelirdi. Bir de Yalçın Avcı hocamız onlar başladılar. Bize öğretiyorlardı. Böylece Milli Takım kuruldu. Müzik halay, piyes takımı kuruldu ve çok başarılar yaşadı. Bağdat’a giderdik. Bayramlarda 3 gün konser verirdik. Bu zamanda şarkıcılarda Mehmet Rauf, İbrahim Rauf, Sami Celali, Ali Kaleli konserlerde yapardı. Ama tabi acı olayla Hüseyin’in öldürülmesiyle milli takım yavaş yavaş bitti. Ama inşallah gelecekte bir daha kurulur. Bir eksiğimiz var toplumca insanlara hayatta insanca hiç değer vermiyoruz. İnsanlar öldükten sonra değerini kıymetini biliyorlar, yani şimdi rahmetli Abbas biletli konser olsaydı kapıda durdururlardı içeri sokmazlardı. Ama lütfen insanlarımıza değer verelim. Kerkük’te yurt dışında çok aydın insanlarımız var. Ama unutulmuşlar. Bazıları da yaşıyor. Ama onlara neden değer vermiyoruz. Ben Salah beyin yazdığı çoğu piyeste oynadım. “Tembel Abbas”, “Pazar Ağası”, “Yolcular”, “Bitmeyen Gece”. Millete hizmet için umut ederiz ki, o takım bir daha kurulsun. Sağolun teşekkür ederim. Halit Bozkurt’un Fotoğrafı konulacak
Nermin Müfti: Müsaade ederseniz kısa bir konuşma yapmak istiyorum. Şemsettin beye çok teşekkür ederim. Şemsettin Küzeci beyin dediğine göre hakikaten çok aydınlarımız unutulmuştur. Bazıları ararlar hazin hazin aydınları bulmak için oysa ev adreslerini bile bilmiyoruz. Ayrıca ben de vaktinde milli takımdaydım. Birçok piyesler oynadık. Para toplamak için gittiğimizde o zaman o Baas rejimine rağmen hem çalışırdık hem oynardık hem yazardık. Kimse kimsenin arkasından konuşmazdı. Ama şu an hepimiz birbirimizi kırıyoruz. 7 yıldır özgürlüğü kaos arasında koymuşuz. Oysa 7 yıldır üstümüzde baskı yok. Ama ne piyesimiz var ne müziğimiz var, ne stüdyomuz var ne de yeni şarkılarımız var. Nerde kaldı edebiyatçılarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız… Keşke Sami Tütüncü beyle, Şemsettin Küzeci beyler bunun üstüne bir seminer yapsınlar. Tekrar teşekkür ederim.
Şemsettin Küzeci: Gazeteci meslektaşlarım Nermin Müfti hanımefendi ile Sanatçı ve yönetmen Halit Bozkurtla teşekkür ederiz. Salah Nevres’in güftelerinden sanatçı Mehmet Rauf kendi bestelerinden, birkaç tane seslendirecek.
Mehmet Rauf: Çok müşerref oldum. Beni buraya davetinize çok ta sevdiğim insanların karşısındayım. Hepinizi” beş vakit namaz” gibi her gün görmek isterim. Hoş geldiniz diyorum. Sevgimiz size karşı bizim büyüktür. Şimdi Salah Nevres hocamızın yazdığı birbirinden güzel sözlerinden birkaç tanesini sizler seslendirmek istiyorum.
Mehmet Rauf’un Fotoğrafı ve şarkı sözleri+ fotoğraf
Mehmet Rauf Şarkıları
Dede gel de dal damarı
Ey eyyy umudum ağam
Yeşildi dalda marı
Eyar eyar ayar
Gözüm ağam
Kuşlar göç etti gitti
Ey eyy umudum ağam
Gördüler dalda marı
Eyar eyar eyar
Yıldızlar elimde destedi deste
Gül adıv dilimde bestedir beste
Gelisen safa gel gel gözüm üste
Sevirem istirem boyuva dönüm
İstirem yanına gel kadav alım
Yanıram yanıram boyuva dönüm
Senincin girmişem ağı karanı
Senincin gezirem dağı dereni
O günden gözlerim sizi göreni
Sevirem istirem boyuva dönüm
İstirem yanına gel kadav alım
Sevirem sevirem boyuva dönüm
—
Bu ne hal bu hal kiberbegi pembe yanağdı
Nar gülü kimin titrer bu ne dudağdı
Bilmirem hara gedim yarın elinden
Daim gönlüm yakın gözden ırağdı
Ey balam gözden ırağdı
Bu ne ses bu ne seda bu ne ahengti
Gözüve dalan bilir bahar ne renkti
Can sele canım verim özüm şad olum
Sen mene yan diyisen nece ürekti
—
Ey ey ey ey ey
Sevdalı bir kuşam daldayam özüm
Yar bilmez ne yaman haldayam özüm
O ruca fidadı benim iki gözüm
Sevirem istirem boyuva dönüm
Seni candan seven benim cananım
Şifa tasım sensen benim dermanım
Dilimde benim hayat fermanım
Benim için gitme söyle gel söyle
Kendin için çiçek söyle gül söyle
Ara beni bucak bucak sevgilim
Daha yakın daha sıcak sevgilim
Çağır beni dudak dudak sevgilim
Benim için gitme söyle gel söyle
Kendin için çiçek söyle gül söyle
Gizli aşkım destan oldu dillere
Bülbülleri mihman etti güllere
Koyma beni düşüm elden ellere
Benim için gitme söyle gel söyle
Kendin için çiçek söyle gül söyle
Şemsettin Küzeci: Bu şiiri yazdığınız zaman duygularınızı vasıf eder misiniz?
Salah Nevres: Gençlik zamanlarında her şair, her yazar zamanını yaşar. Güftelerde dinleyicinin zevkine hitap ederim. Çünkü isterim herkesin kulağına rahat okusun çene’ye dik otursun yağ gibi insanın içine aksın onun için elimden geldiği kadar güzel sözler, teşbihler yazdım. Folklordan çok faydalanırdım.
“Çirkininde güzeli var bilen kim
Karşımızda aynalar var silen kim
İçimizde dünyalar var gelen kim
Düşünürüm dünya çabuk geç gitsin”
Şemsettin Küzeci Güzel duygular için Sağ olun var olun. Sizden de yeni besteler istiyoruz. Sadece Üstat Salah Nevres’in değil. Diğer arkadaşlarımızın da şiirlerini besteleyip okumanız dileğiyle programımız devam ediyor. Şimdi Molla Sabah Hürmüzlüyü dinleyeceğiz. Ama önce ödüllerimizi dağıtalım öncelikle Türkmenli İşbirliği ve Kültür Vakfı adına Sayın Salah Nevres’e bir ödül vermek istiyoruz. Vakfın Proje Koordinatörü Sayın Talat zülâl buyursunlar.
Talat Zülâl: Sanat edebiyat dalında bir okulsunuz. Bu okulda çok öğrenciler yetiştirdiniz. Millet olarak size minnettarız. Size bu ödülü vermek bana onur verdi. Tebrikler… Fotoğraf
Salah Nevres: Çok teşekkür ederim
Abdülaziz Semin Bayatlı: Ulu Tanrı bedeni yarattı kutsal üfürükle bedene hayat verdi. Ve öt, seni şair yarattım buyurdu. Bu üfürük, bu bedenden Salah Nevres adlı bir yaratık edebiyat dünyamıza adım attı. Büyüdü bey verdi dalları erginleşti, yaprakları da yem yeşil bir gömlek giydi… Bol bol ürün vermeye koyuldu.
Altmışların ilk yıllarında Kardaşlık dergisinde üs üste yayımlanana veya Kardaşlık şiir yarışmasında kazanan şiirlerinde biçim ve kapsamlarında zamanın dev bir şaire gebe olduğunu duyduk. Diledik bekledik. Yıllar perdelerini büktükçe Salah Nevres de yeni çıkacak bir okulun temel taşı atıldı sanıyorum. Nevres şiir okulunun özellikleri oldukça çoktur. Başta gelenleri şunlardır.
Yeni fikirler, seçkin sözcükler, ahenkli mısralar, öfke dolu, keder yüklübeytler, kökü tarihe dayanan milli duygular, özel yaşamında başına yağan felaketler, kendi gençliği hesabına atladığı çetin uçurumlarını, doğurduğu acıların yansıtan cümleler. Kalıplaşmış ve eskimiş yöntemlerden uzak gizemli ve imali sözler ucu kılıçtan keskin çevrilerle kenetleşmiş düşünceler… Hep bunlar özel yaratıcılık çerçevesinde oturan ve 70 li yılarımızı süsleyen Salah Nevres şiir tablosudur. Hele yazmış olduğu piyesler toplumun iç ve dış yüzlerini yansıtan baskı ve işkencelerimizi gâh açık gâh pervalı olarak dile getiren didikleyen ve ustaca bir cerrah gibi gâh komik gâh ta trajikçik bir üslupla işlenen dev bir kalemin ürünü olduğu belgesini derin içeriklerine taşıyan ölmez bir eserdir.
Salah Nevres’in çağdaş şiirimizde özellikle de serbest şiirdeki rolü takdire şayandır. Hem de Türkmen düz yazı alanında ve piyes sanatımızda açtığı çığır gelecek nesillerimiz için bir örnek bir kılavuz olarak kalacaktır.
Son olarak gurbetten yurda dönen hoş sohbetli nükte aşığı yüzündeki meclislerin gerçekten misk kokan gülü olan verimli şairimize “Hoş Geldin” sefalar getirdin derken ulu tanrıdan kendisine uzun sağlıklı ve bol ürünlü ömür dilerim. Zati âlinizden de beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim. Var olun efendiler.
Şemsettin Küzeci: üstat Salah Nevres’in ilahilerini okumak üzere Molla Sabah Hürmüzlü mikrofona davet ediyorum.
Molla Sabah: Bütün Kuran ve Mevlit okuyanlar adına değerli edebiyatçımız, ağabeyimiz, hocamıza sonsuz saygı ve sevgilerimizi sunarız. Biz zaten eskiden Mehmet İzzet Hattat’ın, Mehmet Sadık’ın ve Nihat Akkoyunlu’nun şiirleriyle ama son mevlitlerimizde ağabeyimiz ilahilerimize daha bir renk daha bir tad kattı. Çünkü İlahiler milli duygu içerisinde yazıldığında; başta Kerküklüler olmak üzere tüm Türkmeneli’mizde milliyetçilik ruhu daha fazla değer verilir. O yüzden Üstada tekrar hürmetlerimizi sunarız.
Salah Nevres: İlahi yazmak hem dini bir görevdir. Hem de sanata, insanımıza bir mürşittir. O yüzden yazdım ve hepsini Sabah beye verdim. Zaten alanlarda Sabah Hürmüzlüden aldılar. Sağ olsun
Şemsettin Küzeci: Kuran okuyucuları adına Sayın Molla Sabah’ın bir hediyesi vardır. Çok teşekkür ederiz… Fotoğraf
Evet, şimdi ise ITC Kerkük İl Başkanı Sayın Erşat Salihi’nin Vekili Türkeş Muhtaroğlu’nu kürsüye davet ediyorum.
Türkeş Muhtaroğlu: Saygı değer edebiyatçılarımız aydın ve münevver dostlarımız tabiî ki bu benim için hakikaten büyük bir şereftir. Bugün Sayın Milletvekilimiz Erşat Salihi’nin ve ITC Kerkük İl Başkanlığının yerine Salah Abimle yan yana oturup, bu onur törenini onunla sizinle izlemek, onu karşımda görmek benim için büyük bir onurdur. Benim buradan tek bir diyeceğim var. Bugün benim için özel olarak tarihi bir gündür. Onun da nedeni, 1970’te daha 6 yaşındayken yani Milli takımın en küçük üyesi olarak Salah Abi oraya beni alıp “Pazar Ağası’’ piyesinde Rahmetli değerli şehidimiz Tembel Abbas’la beraber Pazar Ağasında rol oynamıştım.
O dönemde bu milli duygu bu millet sevgisi o günden benim içimde büyümüştür. Ailemin ağabeylerimin terbiyesi dâhil, ayrıca o yılardan sonra usta kalem sahibimiz Salah Nevres Beylerin Kerkük’e gelmesinde haber alır almaz hemen onu Türkmeneli Radyo Televizyonu Yerel Tv’mizde onun için bir program hazırlamıştım. O program benim için tarihi bir programdı. Buradan az önce değerli ağabeyim Halit Bozkurt’un konuşmasını ve Nermin hanımın konuşması beni biraz konulara daha titiz bakmama nende oldu.
Buradan şunu söylemek istiyorum Salah beyin konuşmasında kendimizi inkâr ederek biraz maddi konuları düşünmeyerek bunu da hiçbir milli duyguya sahip olan asla düşünmezdir. Ama gene de ne olursa olsun bizde biraz utangaçlık vardır.
Bugün Halit Bozkurt’u da ben yanda görmüyorum. Onun nedenlerini de bende, kendisi de, beklide burada oturanlarda bilir. Ama Halit Bozkurt’un üstüne düşen o engelleri ayaklarıyla aşması lazım. Bugün benim burada en derin itabım” kusura bakmayın ben alışmışım açık konuşmaya zaten programımda adı açık konuşalım” en derin itabım bugün bizim memleketimizin içinde bulunan iyiler hariç zenginlerimizdir.
Zenginlerimizden hiçbir destek yoktur. Sanata, edebiyata karşı o yüzden Salah Bey dediğinde biraz maddiyatı düşünmeyelim. Tamam, buraya gelen maddiyatı düşünmediği zaman ama bunun en az onun yokluğu teknik malzemeler için biraz maddiyata ihtiyaç vardır. Bu da zenginlerimizin üstüne düşer, onun yanında burada olan bu münevver insanlarımızın evlerinde olan o münevver insanlarını kimse göremez. O münevver insanlarımız radyolara televizyonlara gelmiyorsa onları hiç kimse evlerinde tanımaz kusura bakmayın. Bana da verilen bu fırsata çok teşekkür ederim. Ayrıca bu plaketi benim elimden sunulması Salah ağabeyime çok büyük bir onur verir. Teşekkür ederim. Sağ olun fotoğraf
Şemsettin Küzeci: Kerkük Milletvekili Erşat Salihi’nin vekili Türkeş Beye teşekkür ederiz.
Salah Nevres: Biliyorsunuz ben çok şey yazdım. Kaç tane kitabım var. Şimdi de bir kitabım İstanbul da baskıda. Kitaplarımın hepsi bedava dağıtıldı. Parayla satılmadı. Hepsi sizlere armağandır. Pencere kitabından bazı parçalar okuyacağım sizlere, ben eskiden ezberlerdim ama şimdi maalesef ezberimde kalmıyor. Yaşlandık işte görüyorsunuz. Kitaptan size bir şeyler okumaktan bahtiyar olacağım.
Babagürgür şiirini ben 1967 de Kardaşlık dergisinin yıllık yarışmasına yazdım. O yıl Birinciliği kazandı. O şiir yazdığımda büyük bir şairimiz Allah rahmet eylesin Reşit Akif Hürmüzlü hasta yatağındayken ziyaretine gittim. Bir şiir yazdım sizin fikrinizi sormak istiyorum. Oku dedi. Okudun elimi sıktı. Dedi bir daha oku… Okudum. 3 defa okudum. Onda bildim şiir değerli bir şiirdi. Yarışma olunca yolladım ve 1. oldu. Yayınlandı dergide, 2 paragrafını kesildi ve 3 paragraf yayınlandı. Ben o şiiri size şimdi okuyacağım. Ama o şiirden 18 yıl yazdığım 2. Babagürgür şiiri yazdım. Biliyorsunuz o yıllarda başımıza gelenler tutuklamalar idamlar en ağır baskılar altında kaldık. Çok etkiledi beni 18 yıl sonra Babagürgür 2’yi yazdım.
BABAGÜRGÜR
I
Ey sırrımı saklayan tarihin meşalesi
Ey tükenmez baharın bizde solmaz lâlesi
Sen ey hür güneşlerin ulvî pembe hâlesi
Pembe pembe yaldızla gözlerimin yaşını
Yansıt ey Babagürgür içimin ateşini
Sensiz viranemizde yarasalar üşüşür
Yanarken de gönlümüz fitil fitil tutuşur
Bizde gâh kumru ağlar gâh baykuşlar ötüşür
Gâh bakarsın bir ozan geçmişten teller çalar
Bunalır Babagürgür duman duman saç yolar
Geçmişten yegâne iz hep sensin ilimizde
Dört hecelik adınla ahenksin dilimizde
Ne kalem var ne kılıç ne de mum elimizde
Tasalar hissettirir acı gerçeğimizi
Tanıt ey Babagürgür bize benliğimizi
Sen yurdumun yüreği sen azatlık feneri
Saç nurunu kucakla çevrendeki erleri
Sen sönmedikçe sönmez gözlerimin feri
Sen varken ne örümcek serbest işler ağını
Ne de depremler bozar yurdumun kuşağını
Sen ey ulu âbide sen ey mukaddes nişan
Sen ey pembe mehtabı karanlığımı aşan
Ben yanıyorum sen de yan perişan perişan
Yak beni yandır beni niyaz için mum gibi
Aşkın ey Babagürgür üstümde zulüm gibi
II
Her sırrıma tanıksın yeter gizleme artık
Karşında duruyorum baş açık yaka yırtık
Sönersen sön biz artık ısınmayı bıraktık
Ey aşkım Babagürgür ey çilem ey özlemim
Tutkum hıncım dileğim çırağım cehennemim
Çırağ mısın od musun ateş mi yangın mısın?
Pervane yok çevrende çevremde sayvan mısın?
Ne böyle tütüyorsun şad mısın dargın mısın?
Söyle ey Babagürgür ilk yakan kimdi seni
Kim öptü kim kokladı kim bekler şimdi seni
Kızıl kızıl tutuşan al lâlesin içimde
Ateşten nar gülüsün yakarsın bir biçimde
İçtim lav kımızını vuruldum ilk içimde
Sarhoşum Babagürgür bu gece benim gecem
Senin olsun divanım hem hoyratım hem hecem
Ne İskender ocağı ne Mecus ateşisin
Sen bu yurdun nişanı tarihin güneşisin
Sen ömrümün yoldaşı sen ruhumun eşisin
Yak beni yandır beni erit beni çöz beni
Ne kulak duyabilsin ne de görsün göz beni
Sen sönmez bir fenersin uçurtma ipliğimde
Alevden bir kol bağsın tütersin bileğimde
Hep pembe duracaksın benim gözbebeğimde
Körüklen Babagürgür ey aydınlık çırağım
Sendendir yolculuğum sendedir son durağım
Şemsettin Küzeci: Teşekkür ederiz gerçekten günün en güzel şiirleriydi. Değerli arkadaşlar Irak Türkmen edebiyatçılardan, Irak Türkmen edebiyatçılar Birliği Başkanı Sayın Hasan Kevser Bey, kürsüye davet ediyorum. Buyursunlar.
Hasan Kevser: Saygıdeğer misafirler, önceden Işık Grubuna başta Hac Sami olmak üzere ve Dr. Şemsettin Küzeci bu görüşmeyi düzenlemelerinden ötürü çok teşekkür ederiz. Hakikaten Dr. Şemsettin Küzeci “yaltanmak” olmasın bizim için büyük çaba sarf ediyor, Irak dışında… Salah Nevres’te böyle… Ve Dr. Şemsettin Küzeci de bizim edebiyat elçilerimizdir. Çabası hiç unutulmaz. Bizi ve Edebiyatımızı Türk dünyasına tanıtmak için bir dizi kitaplar bastı. Irak’a gönderdi. Yani hakikatleri konuşmak gerekirse insan gere konuşsun. Bizi sadece Türkiye ve Azerbaycan değil, Türk dili konuşan ülkelerde bizi tanıtan Dr. Şemsettin’dir. Kendisine buradan sizlerin ev Irak Türkmenleri adına Teşekkür ederiz. Ve Salah Nevres Bey de. Türkmenler her konuda kalem oynatmışlar, bizim edebiyatımız Göktürklere dayanır. Yani bundan 4 bin 5 bin yıl öncesine dayanır. Üstad Salah’la biz kaç kere buluştuk. 1970 de öğretmenler Ocağında bir şiir yarışması oldu katıldık. Üstad Salah 1.liği aldı. 2. lik ödülünü ben kazandım. Kaç defa Merbit festivalinde beraber hazır olduk. Hem Dr. Şemsettin, Küzeci hem de Üstad Salah öncelikle benimle öğretmen olarak meslektaştılar. Ayrıca edebiyatçılıkta da bir meslektaşız, ikisine de teşekkür ederim. Türkmen edebiyatı bizim bu oturan aydın insanlar bizim üyemizler ve başımızın üstündedirler. Her festivalde de her şiir akşamında bülbül gibi sesleri yükselir.
Sadece şimdi değil biz uzun rejim zamanında da kusur koymadık. Hep birlikte Bağdat’a giderdik, Üstad Salah, Dr. Şemsettin Küzeci, Münevver Molla Hassun, Abdülaziz Semin Bayatlı Merbit Şiir festivalinde neler okurduk neler… Yani milletçiliğimizi hiçbir zaman geri koymadık. İnşallah koymayız da ve inşallah bayrağı bizden sonra aydın gençlere teslim ederiz. Fotoğraf
Şemsettin Küzeci: Öncelikle benim için söyledikler bu nazik iltifatlarından dolayı Sayın Hasan Kevser’e teşekkür ederim. Şimdi ise, Sayın Hasan Kevser Edebiyatçılar Birliği adına üstad Salah Nevres’e bir hediye takdim edecekler.
Şemsettin Küzeci: Mehmet Hamzalı konuşmak isterler, davet ediyorum.
Mehmet Hamzeli: Üstat Salah Nevres’in Sanat Hayatının 50 Yılı dolayısıyla kendisine tebrik eder, mutluluk ve sağlıklı yıllar dilerim. Sevgili dostlar bundan 20 sene önce Faruk Köprülü’nün edebiyat programında bir şiir yarışması vardı. Hece şiirinde değerli hocamız Salah Nevres beni ödüllendirdi. O şiiri burada sunmak istedim…
Sunam Şiiri
Tuzhurmatu Edebiyatçıları adına Türkçe Mehmet Tuzlu
“Aynada Zaman”, “Pencere” gibi yazdığı şiir kitaplarında yetenekli bir kaleme, derin bir duyguya derin bir hayale sahip olduğunu ispat ederek Türkmen şiir âleminde bir başkaymışım göstererek diğer Türk şairleriyle çağdaşlık ve yenilik alanında boy ölçüşebilmişti. Herkesin saygı ve sevgisini kazanan üstad Salah Nevres. Türk âlemindeki sanat ve edebiyat âlemlerine tanık olup ayrıntılarına vakıf olmak için ülke dışında birkaç sene yaşama kararı almıştır.
İşte değerli şairimizin bu soğuk mevsimde buraya dönüşü bize ılık bir hava sağlayan saygı değer şairimiz Salah Nevres’i aksu gazetesi kadrosu ve tüm Tuzhurmatu Türkmen edebiyatçıları adına gönülden tebrik eder, Türkmen edebiyatı ve sanatını geliştirmek yolunda kendisinden yoğun çabalar ve girişimler bekleriz. Edebiyat alanında gururlu mücadelesini yapan Işık Gurubuna da sonsuz şükranlarımızı bildiririz. Sağ olun. Fotoğraf
Şemsettin Küzeci: Teşekkür eder, erkeklere sıra verdik. Sıra bayanlara kadınlara geldi. Onlara da yer vermemiz gerekir. Irak edebiyatçılar Birliği Kerkük şubesi adına Münevver Molla Hassun buyursun.
Münevver Molla Hassun: Bu güzel şiirsel ve duygusal anıları yaşarken onur günü münasebetiyle şiirleriyle piyesleriyle edebiyat sahasını, kütüphanelerimizi zenginleştiren bizim değerli hocamız Salah Nevres’i canı gönülden tebrik ederim. Aynada Zaman kitabını okuduğumuz zaman gönüllerimiz kanatlanıp mavi asmanlara doğru uçmuştur. Hocamızın yazdığı bazı şiirlerde iyimserlik sözlüğüyle bakmış yazmış. Sanki sözcükler pembe asmanlara uçuşuyor. Mesela “gönlüm yarına açık umutlara gebedir”. Hocamız bu gibi şiirlerle iyimserlikle yazmış ama bazılarında kötümserlikle yazmış. Hüzün dolu çile dolu. Mesela “sitem” şiirinde “ağla dedim ağla çırpın ey gönül ne petekte bal var ne bahçede gül, men de senin gibi ey dağlı bülbül, nafile sevildim, nafile sevdim.” Aynı akşamın matemi şiirinde karamsarlıkla yazmış bu şiiri bu grup matemi her gündeki gibi virane içimin aynasıdır bu… Demiş! Tabi bunu 1967’de yazmış hocamız. Sorumuz iyimserlikle başladınız pembe bakışla hayata, ama aynı zamanda çok şiirleriniz çilekeş bir şairin gözüyle bakıyorsunuz. Açıklarsanız seviniriz.
Salah Nevres: Dediğim gibi “ben zamanımı yaşarım”. Gerçekten her insan zamanın yaşar. Siz de zamanınızı yaşıyorsunuz. İnsan bazen kötümser de olabilir. İyimser de olabilir. Sonuçta biz duygusal insanlarız. Duygularımız nasıl kıpraşırsa biz de öyle yazarız. Ben gerçekçi bir şairim. Hayale yer vermişimdir. Şiirlerim de gerçekçiyimdir. Duygularımı olduğu gibi şiirlerime tercüme ederim.
Şemsettin Küzeci: Irak edebiyatçıları Kerkük şubesi adına bir takdirnamemiz vardır. Münevver Molla Hassun Hanımefendi Üstad Salah Nevres’e takdim edecektir. Fotoğraf
Kadriye Ziya: Türkmeneli Kadınlar Birliği adına, Sanat Hayatının 50. yılında Sayın Şair-Yazar Salah Nevres’i canı gönülden tebrik ederim. Mensubu olduğum Işık Grubuna da bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilerim.
Faruk Faik Köprülü: Şair Salah Nevres, Irak Çağdaş Türkmen Şiirimizin simgelerinden biridir. Serbest ve Hece ölçülerinde yazdıkları şiirler Türkmen edebiyatında derin izler bırakıştır. Her ülkenin belli şairleri vardır. Biz de Şair Salah Nevres’i Yurtdışında Türkmen edebiyatının temsilcisi olmaktan onur duyarız.
Kara Vahap: Serbest şiirimizin öncülerinden sayılan Üstat Salah Nevres’ten çok şeyler öğrendik. Bugün Edebiyatta parlak isimlerden birisidir hocamız. Tebrik ederiz.
Ganim Muhtaroğlu: Sayın Salah Nevres, milli davamızın kültür ayağını teşkil eden önemli bir isimdir. Yıllarca edebiyat yoluyla milli mücadelemize hizmetini sürdürerek, adını altın harflerle edebiyat tarihimize yazmıştır.
Fuat Çirişçi: Üstad Salah Nevres’e Sanat hayatının 50.Yılını kutluyorum. Bu vesileyle bu demet çiçeği kendisine armağan etmekten iftihar ederim.
Şemsettin Küzeci: Nazik duygularından dolayı arkadaşlara teşekkür ederim. Şimdi ise sözü Işık Grubu Kurucu ve Fahri Başkanı Şair Sami Yusuf Tütüncü’ye veriyoruz.
Sami Yusuf Tütüncü: Ben, bugünü tarihi bir gün olarak görüyorum. Bu “Onur Günü”nde Üstatla hep birlikte oturduk sohbet ediyoruz ve görüşüyoruz ki, Türkmen toplumunun yetişmiş çok değerli insanları ve aydınları vardır. Onlardan biri de üstadımız Salah Nevres’tir. Allah sizleri bizim başımızdan ayırmasın. Fotoğraf Sami Tütüncü
Şirzat Tahir Babaoğlu: 1962’de ben öğrenci olarak hocam da benim spor öğretmenimdi. Spor dersi bittikten sonra bizler 5 öğrenciydik gidip otururduk yanında. Edebiyattan konuşurduk. Doğrusu çok emeği var üstümüzde ki, biz bu yolda yürüdük. O zamandan söylerdi bize “çok okuyun az yazın” Tabi o zamanlardan bu lafı bize söyler. Şimdi de söylüyor. O zamanlarda bir lafı daha vardı “dil bizim milletin varlığıdır. Bu dile sahip çıkmazsak, biz kendi elimizden dilimizi bitirmeye çalışıyoruz”. Onun için mutlaka bu dile sahip çıkıp arkasından gidin. Ben, 1990’larda hece ölçüsünden serbest ölçüsüne yazmaya başladım. İçimde çok duygular vardı milletin duygularını anlatmaya ama hece ölçüsünde anlatamıyordum. Üstat Salah Nevres’in çok tesiri oldu bana serbest’e döndüm. Sağ olsun. Fotoğraf
Mükerrerrm Kasapoğlu
Kaçan Davar
Tutulur kaçan Davar
Bu millet davasında
Yatan var kaçan da var
Adam Davar
Besliri adam Davar
Her adam adam değil
Adam var adam da var
Aydın Aslan
O yarı seste gördüm
Sesinde hasta gördüm
Menim kimsem ölmüyüp
Evimi yasta gördüm
Bülbül bağdan gül dile
Bağda geldi kül dile
Bir ateşsen sönmüsen
Bir sön gelsin kül dile
O yanım
Bir alaydı o yanım
Olur derdivnen yatım?
Hasretivden oyanım…
Şemsettin Küzeci: Tabii ki milli davalar bir bayrak yarışıdır. Işık Edebiyatçılar Grubu 2005’te kurulduğunda 10 arkadaş bir araya gelerek bir edebi çalışmaya başladılar. Bu çalışmanın meyvesi olarak “Işık Dergisi” yayımlandı. Bugün Işık Edebiyatçılar Grubunun kuruluşu üzerinden 5 yıl geçti. Hacı Sami Tütüncü sağ olsun maddi ve manevi destekte bulundu. Ancak, sağlık nedenlerinden dolayı son dönemlerde Işık Grubunun başkanlığından biraz uzak kaldı. Grup olarak yeni yönetim kurlumuzu seçerek, Sayın Sami Yusuf Tütüncü’ her ne kadar uzak kalsa da ona oybirliğiyle “Onursal Kurucu Başkan” unvanını verdik. Sami Tütüncü, İnsanlığıyla, Vatanperverliğiyle, Milliyetçiliğiyle ve tüm varlığıyla Türkmen toplumunun gönlünde taht kurmuş yaşamaktadır. Bu vesileyle de kararımızı buradan sizlerin huzurunda açıklayalım.
Bu vesileyle Türkmen edebiyatına hizmetlerinden dolayı, sizlerin ve Işık Gurubu adına kendisine bir plaket hazırladık. Bunu da Üstat Salah Nevres’in takdim etmesini istiyoruz. Salah Nevres ve Sami Tütüncü. Fotoğraf Şemsettin Küzeci plaket.
Üstat Şair Salah Nevres’in Sanat Hayatının 50. Yılında düzenlediğimiz “Onur Günü” ne katılan siz değerli edebiyatçılar ve edebiyatseverler minnettarız, teşekkür ederiz. Salah Nevres hocamıza bundan sonraki yaşamında sağlıklı ve bol verimli günler dileriz. Bu vesileyle de Işık Edebiyatçılar Grubu adına Işık Grubunun yeni Başkanı olarak Üstat Salah Nevres’e bugün son plaketini takdim etmekten onur duyarım… Fotoğraf plaket Şemsettin ve Salah Nevres